Bir Coming-of-Age yani “gençlik çağı” filmi, esas olarak ana karakterin gençlikten yetişkinliğe psikolojik ve ahlaki gelişimine odaklanan bir film türüdür. Bu tarz filmler ana karakterin gerçekte kim olduğunu ve kim olmak istediğini anlamaya çalıştığı bir dönemi ele alır. Dünyadaki yerlerini sorgulatan bu varoluşsal sorgulama dönemiyle karşı karşıya kalan karakterler kendilerinin en iyi versiyonları haline gelmeye çalışırlar.
Coming-of-age filmlerde temel özellik, genç karakterin kişiliğinin gelişimi ve büyümesi için hayat değiştiren bir test sunması gerektiğidir. Bu büyük çatışmalar genellikle ilk aşklar, liseden mezun olma, kanunla başının derde girmesi, arkadaş gruplarının değişmesi veya ebeveyn figürleriyle çatışmalar hakkındadır. Bu zorlukların üstesinden gelirken, kahramanlar kendilerini konfor alanlarından derin bir şekilde izole olmuş halde bulurlar. Bir zamanlar sahip oldukları kısıtlayıcı inançlar olmadan kendilerini yeniden inşa etmeleri gerekmektedir.
Bu filmlerin sonunda karakterler her zaman aynı şeyi fark eder; onları geride tutan şeyleri yok etmeli ve kendilerini herhangi bir etkiden bağımsız tutmalıdırlar.
Ergenlikten yetişkinliğe geçiş, kişinin hayatında kritik bir noktadır. Bu dönemde anne ve kızı arasındaki ilişki, sosyal çevreler ve dönemin güzellik standartları gibi birçok faktör, bir gencin hayatında önemli rol oynar. Herkes eşsiz ve farklı kişiliklere sahip olduğundan, her ilişkinin kendine özgü bir iletişim, destek ve şefkat biçimi vardır. Herhangi bir ilişkiyi kategorize etmek ve etiketlemek imkansız olsa da, anne-kız ilişkisini birbirine zıt iki ana başlık altında analiz etmek, filmlerdeki kızların tasvirini ve karakter gelişimini anlamak için yardımcı olabilir.
"Otoriter" anne tipi aşırı kontrolcüdür ve kızını sürekli olarak yönetir. Bu tipteki bir anne, kızının onun rehberliği olmadan başarısız olacağından emindir. Kızına hiçbir şans vermez ve sözleri veya görüşlerini duymaz. Anne aynı zamanda çok talepkardır, bunu kızının "kendi iyiliği" için yaptığını söyler. Anne ve kızı sürekli kavga eder ve kız sevilmediğini ve duyulmadığını hisseder. Kız genellikle sesini bulmak için annesine isyan eder ve bu genellikle evden erken taşınmasıyla sonuçlanır. Diğer taraftan, otoriter anne tipine sahip kızlar çok sorumluluk sahibi ve annelerine güçlü olduklarını ve onlarsız çok başarılı olabileceklerini kanıtlamak için hedeflerine bağlıdırlar.
Ladybird filmindeki anne bu tipe örnek bir annedir. Tüm ailenin kahvaltı yaptığı bir sahnede, anne ne yediklerinden ne zaman bitireceklerine kadar her şeyi ayarlar, böylece herkesin tok ve güne planlandığı gibi başlamaya hazır olduğundan emin olur. Ancak kızı yediği şeyden memnun değildir ve kendi omletini yapmak ister ancak annesi bunu yapamayacağını, yapsa bile ortalığı dağıtacağını ve bununla uğraşmak istemediğini söyler. Anne, kızına karşı ekstra serttir çünkü ailenin en küçük üyesidir ve onun kendisinin en iyi versiyonu olmasını ister. Yine de annenin bunu yapma şekli kızı için durumları zorlaştırır. Kız istediğini yapmaktan ve istediği kişi olmak için kararlar almaktan çoğu zaman korkar hale gelir.
“Kız kardeş” tipi, anne ve kızın mutlak eşit olduğu tiptir. Anne, kızına daha çok kız kardeş gibidir, hatta onunla rekabet eder. Anne, gerçek annelik sorumluluklarından kaçınır. Bu durum nedeniyle kız, sorumlu ve destekleyici olan kişi rolünü üstlenir, kendi annesine anne olur. Rolleri tersine döndükçe kız, annesinin düşüncesiz ve bencil davranışlarına duyduğu öfke nedeniyle aşırı kontrolcü, öfkeli, aşırı disiplinli veya sabırsız gibi annenin olumsuz özelliklerini barındırabilir. Öte yandan, bu anneler tarafından yetiştirilen kızlar, genellikle arkadaş gruplarında lider olurlar, ellerinde tüm kontrolün olmasını isterler ve karşı çıktıklarında öfkeleri aşırı olur. Bu, kendi kızına sesini yükseltmeyen, genellikle kızından daha genç veya hatta daha güzel görünmenin yollarını arayan zayıf anne figürünün neden olduğu bir durumdur. Aynı zamanda kız, gördüğü ilk kadın figürüyle evde bu rekabeti yaşadığı için, bilinçsizce diğer kadınlara karşı nefret ve kıskançlık geliştirebilir. Kız, reddedilmekten korkar ve herkesin hayranlık duyduğu ve taklit ettiği kişi olmak isteyebilir.
Mean Girls filminde, Regina’nın annesi bu tipte bir anne olarak incelenebilir. June George çok şıktır ve kızının arkadaşlarıyla çok ilgilenir. June kızlardan farklı görünmez, kıyafeti, makyajı veya kullandığı jargon bile genç bir kızla eşleşir. Bir tepsi kokteyl getirir ve kızları gözetimi altında alkol içmenin sorun olmadığı konusunda cesaretlendirir çünkü o "normal bir anne" değildir. Film boyunca kızı Regina'nın arkadaş grubunun lideri olduğunu ve aynı zamanda lise hiyerarşisinin tepesinde olduğunu ve diğer herkesin kendi belirlenmiş yerlerini bildiğini görürüz. Regina sürekli ilgiye ihtiyaç duyar ve görünüşüne takıntılıdır. Regina'nın arkadaşlarına karşı kabalığı annesiyle olan ilişkisine dayanır, potansiyel bir rakip tarafından harekete geçer. Annesi onu bir gölge gibi kopyaladığı ve bu onun "diğer" ile ilk etkileşimi olduğu için, Regina'nın hayata bakış açısı en güçlünün hayatta kalması mantığıyla şekillenir. Sadece her gölgenin ışığının kaynağı olduğunda kendisi olabilir ve kendini tamamlanmış hisseder.
Özetle, gençlik çağı filmlerinde karakter gelişimi açısından en önemli noktalardan biri anne-kız ilişkisidir. Bu pencereden bakıldığında karakterlerin neyi neden yaptıkları ve hangi putlarını yıkarsa hayatının ne şekilde değişeceğini farketmesi filmin akışında büyük rol oynar.